Bilişim Garajı Kurucusu Prof. Dr. Selçuk Özdemir: “Unutmayın, çocuklarımızın pahalı oyuncaklardan önce özgürce kendilerini ifade edebilecekleri, hayallerini ete-kemiğe büründürebilecekleri, aynaya baktıklarında kendi kendilerine “aferin sana” diyerek özsaygılarını artırabilecekleri ortam ve araç-gereçlere ihtiyacı bulunmaktadır. Onları mutlu eden budur.”

Kum, kova ve kürek: Çocuğunuzun “Derdi” ne?

Siz bir şezlong üzerine uzanmış güneşlenirken kolluklarını taktığınız ve koruyucu kremler sürdüğünüz çocuğunuzu bir plastik kova ve kürek ile köpürerek gelen minik dalgalara ayakları değecek şekilde suyun kenarına gönül rahatlığıyla bırakırsınız. Bilirsiniz ki çocuğunuz orada öylesine kendinden geçmiş şekilde oyuna dalacaktır ki acıktığını ancak siz sorduğunuzda hatırlayacaktır. Çocuk sadece çamur halindeki kum, plastik kova ve kürek ile saatlerce mutluluk içinde oynar. Veya biz öyle olduğunu zannederiz. Çocuğunuz aslında orada ne oynuyordur ne de mutludur! Çocuk, bu kadar basit materyallerin olduğu bir ortamda sizi rahatsız etmeden, sizden bir şey istemeden nasıl olur da saatlerce kendi halinde bir şeylerle uğraşır? Çok pahalı ve renkli oyuncaklardan bile en fazla bir iki saat sonra sıkılan bir çocuk nasıl olur da 5 TL’lik plastik kova ve kürekle gün boyunca kendinden geçerek oynar? Aslında bu sorunun cevabı o kadar basit ki: İnsanı diğer canlılardan ayıran en büyük özelliği bir şey “yapabilme” duygusudur. Bir şey “yapabilme” ve bir şey “başarabilme” duygusu insanları on binlerce yıllık bir tarihte avcı-toplayıcılıktan tarıma, ardından sanayiye ve bugün uzayın derinliklerine sürükleyen en büyük itici kuvvettir. 1870 doğumlu ünlü İtalyan eğitimci Maria Montessori’nin “Çocuğunuzun dönemin üretim araçları ile oynamasına izin verin. Siz çocuğunuzun o araçlarla oynadığını zannedersiniz ama onlar aslında orada kendilerini yetişkinlerin hayatlarına yakın hissettirecek ‘işlerini’ yapıyorlardır.” sözünü “insan düşünen değil, düşündüğünü yapabilen varlıktır” ifadesiyle beraber değerlendirmek gerekir.

Harika çözümler, araç-gereçler ve eserler çıkarmışlardır

On binlerce yıl öncesinden günümüze sayısız mucit, bilim insanı ve sanatçı daha çocukluk yıllarında kendilerinde keşfettikleri “yapabilme” becerilerini hayatları boyunca “dert edinecekleri” bir veya daha fazla sayıda soruna yönelterek ortaya harika çözümler, araç-gereçler ve eserler çıkarmışlardır. İşin ilginç yanı hiçbir mucit, bilim insanı veya sanatçı ürününü dertsiz, tasasız, hiçbir zorlukla karşılaşmadan kolayca bir şey üretmemiştir. Bir şey üretebilmek insanlar için hep sancılı, sıkıntılı ama mutluluk verici olmuştur. Antik çağlarda Pisagor matematik bilgisini geliştirmek için binlerce kilometre uzaklıktaki Hindistan’a ve Mısır’a seyahat etmiştir. Yine Antik Yunan’da Sokrates döneminin yöneticilerinin her türlü baskısına karşın felsefe üretmeye devam etmiştir. Birunî, sadece bir deveyle çölleri aşarak en doğru enlem-boylam hesaplarını yapmaya çalışmıştır. Rönesans ile başlayan dönemle beraber Avrupa’lı bilim insanları daha çocukluk yıllarında kazandıkları farkındalık sayesinde ilerleyen yaşlarında her türlü baskıya, zorluğa ve imkansızlığa rağmen bugün bile kullanmaya devam ettiğimiz çeşitli teknolojilerin ortaya çıkmasını sağlayan çalışmalara imza atmışlardır.

Çocuk anne-babasından pahalı oyuncaklar istemez

Baştaki sorumuzu cevaplamamız gerekirse çocuk annebabasından pahalı oyuncaklar istemez. Çocuk sadece bir şey üretebileceği, tasarlayabileceği, beğenmediğinde değiştirebileceği, bir şey ortaya koymayı kendine dert edineceği ortamlar ister. Bugün kullandığımız birçok bilişim ürününün ilk çıkış noktasının ABD’deki evlerin garajlarının olması rastlantı değildir. Evini temizleyen anne çocuğuna “git ne yapacaksan garajda yap, orayı dağıt” dediğinde aslında evladına en büyük iyiliği yapmış olur, çünkü orası özellikle ergenler için işe yaramaz diye atılan materyallerin bulunduğu yapıp-bozma, kırıp-dökme, beğenmeyip değiştirme ve yaratıcı zekayı sonuna kadar zorlama imkanı veren bir tür “sahildeki kumdur!” 10’lu yaşlarındaki Bill Gates’in, Steve Jobs’un, Marc Zuckerberg’in veya Elon Musk’ın anne-babaları garajda veya bilgisayar başındaki çocuklarının oynadıklarını ve hatta haytalık yaptıklarını düşünüyordu ama o çocuklar o yaşlarda kazandıkları “yapabilme” farkındalığı ve becerisi sayesinde büyüdüklerinde tarihin akışını değiştiren işlere imza attılar. Unutmayın, çocuklarımızın pahalı oyuncaklardan önce özgürce kendilerini ifade edebilecekleri, hayallerini ete-kemiğe büründürebilecekleri, aynaya baktıklarında kendi kendilerine “aferin sana” diyerek özsaygılarını artırabilecekleri ortam ve araç-gereçlere ihtiyacı bulunmaktadır. Onları mutlu eden budur.